Sihirlimavi Geziyor: Dubrovnik -2 ve Cavtat Adası (Mayıs-2018)

Geçen hafta paylaştığım Dubrovnik yazımın 1. bölümü, sizler tarafından çok beğenilince 2. bölümünü daha bir heyecanla yazmaya başlıyorum şimdi. Bu durum, bundan sonra minik minik aralarla mutlaka yeni bir gezi yazısı yazmam için çok çok önemli bir vesile oldu.

Mayıs ayında gerçekleştirdiğimiz 3 günlük seyahatimizde, 2inci günümüzü Karadağ'ın 2 şehrini gezmeyi tercih ettik. 3üncü günümüzde dönüşümüz akşam saatlerinde olacağından Dubrovnik'te geçirdiğimiz ilk günde gezdiğimiz yerlerin üzerinden bir kez daha geçmemizin yanısıra, şehirde bulunan müzeler ve şehre yakın bir noktada bulunan Cavtat Adası'nı da ziyaret ettik. Gelelim detaylara...

Sabah saatlerinde, Eski Liman'dan tekneye binerek yaklaşık 50 dakika süren bir yolculuktan sonra Cavtat Adası'na vardık. Yukarıdaki videoda, şehre 15 dakika uzaklıkta bulunan Lokrum Adası'nı da görebilir, botanik bahçesinin yanısıra tavuskuşlarının sizi karşılayacağı sessiz ve sakinlik içerisinde zamanı durdurabilirsiniz.

Lokrum Adası'ndan aldığımız yolcularla birlikte yolculuğumuza kaldığımız yerden devam ettik. Cavtat Adası, eski bir Ortaçağ kasabası. İnanılmaz sessiz, sakin ve huzurlu kasabada dinlenmemek, ruhu arındırmamak imkansız gibi...

Karayolundan da ulaşabileceğiniz adaya, bence, tekneyle gitmek çok daha keyifli. Deniz kokusunu içimize çekerek yaptığımız yolculuğun keyfi bambaşka...

Cavtat Adası'nda daha çok video çekmişiz, şimdi farkediyorum :) Ama izlerken yine o anlara gittim :)


Kasabada biraz dolaşıp alışveriş yaptıktan sonra, adayı kuşbakışı görebilmek için yüzlerce merdiven çıkarak kasabanın mezarlığının da bulunduğu yere çıktık.

Mütevaziliği, sadeliği ve şirinliği, kasabaya ayrı bir güzellik katmış.

Dubrovnik'e göre daha sıcak bir havası bulunan kasaba, cruiselerin uğrak noktasıymış. Aynı zamanda yaz boyu pek çok festival ve karnavala evsahipliği yapan bu şirin yerde, "Ne yiyebilirim?" sorusunun karşılığı olarak, bol bol deniz ürünleri bulabilirsiniz.

3-4 saatlik Cavtat Adası gezintimizden sonra tekrar Dubrovnik'e geri döndük. Hazır limandayken St. John Kalesi içerisinde yer alan Denizcilik Müzesi'ni ziyaret ettik.

....

.....

....

Ve Etnografya Müzesi...

.................

...............

Peki Dubrovnik'te ne yenir, ne içilir?

Elbette bol bol deniz ürünleri. İstiridye, kalamar, ahtapot ve özellikle midye. Fakat, ben kalamar dışında diğer tatlardan pek hoşlanmadığım ve kızımın da inanılmaz yemek seçme durumu nedeniyle, Bosna-Hersek'in meşhur "Cevapcici"sini de bulmuşken O'na bol bol köfte yedirdik. Bunun dışında şehirdeki meşhur Dolce Vita'da dondurma ve krep çeşitlerini mutlaka ama mutlaka denemenizi önereceğim. Ara ara cafelerde dinlenirken yudumladığımız Hırvat birası ve çeşitli kahvelerini de beğendiğimi belirtmeliyim. İtalyan mutfağından da bol bol feyz alan şehirde, Mcdonald's, Burger King gibi fast food tarzı mekanlar yok, bence iyi ki de yok ;)


Bunun dışında, Dubrovnik'ten kendinize ve/veya sevdiklerinize danteller, işlemeli örtüler, meyve kuruları ve şekerlemeler, lavantalı objeler satın alabilirsiniz.


Dubrovnik'te nerede kalınır sorusuna verecek tek cevabım; tertemiz odaların yer aldığı Rooms Kvestic olur. Plaja ve markete markete çok yakın; Old Town bölgesine ise otobüsle sadece 10 dk. İşletmecisi Maria, tek kelime İngilizce bilmiyor. Ancak, kendi dilinde bile inanılmaz güzel yönlendiriyor, sizi çevre hakkında bilgilendiriyor. Alçakgönüllü, yardımsever ve gerçekten çok canayakın. Not alın bir yerlere, o kadar diyorum ;)

Dönüş anımız yaklaştığında, tatlı bir yorgunluğun yanısıra gerçekten çok keyif aldığım şehirler arasında yer edinen Dubrovnik, benim gözümden böyleydi. Döviz kurları da bu aralar fazlaca bir yükselişteyken ne yaparız bilmem ama gezi virüsü bir kere bulaştıysa, bir yolu bulunur; o yol da yepyeni ufuklara yelken açtırır diye düşünüyorum :)

Çünkü hayat gezince daha bir güzel...