Bu şehirde yaşayanlar kendilerine "Katalon" diyor ve İspanya'dan ayrılarak Katalonya devletini kurmak istiyorlar. İşin ilginç tarafıysa her yerde Katalonya bayrağı görebilirsiniz ve Barcelona'yı Katalonya'nın başkenti ilan etmişlerdir.
Gideceğimiz ilk yer; Katedral. Önce başka bir mimara yaptırılırken Gaudi'nin popüler olmasının ardından yapım işi Gaudi'ye devredilen ve Gaudi öldükten sonra da tamamlanamayan ve hatta hala bugün inşaatı devam eden katedral.
Buradan yine otobüsle Montjuiz Tepesi'ne doğru yol alıyoruz. Barcelona kuşbakışı.
Olimpiyat oyunları sırasında yaptırılmış olan heykel.(ler)
Buradan isterseniz teleferikle limana kadar inebilirsiniz. Biz, panoramik turumuzda olduğumuz için otobüsle şehir merkezine doğru inerken Barcelona stadyumuna geçiyoruz.
Ardından, biz gruptan ayrılarak kendi grubumuzla yola devam ediyoruz. Haritada işaretlediğimiz noktalar ise "Casalar" diye tabir ettiğimiz yapımı Gaudi'ye ait 4 apartman dairesi.
Casa Battlo. Kafatasından etkilenmiş.
Casa Mila.
Ardından şehir merkezine doğru yola çıkıyoruz. Daracık ama şirin sokaklardan geçerek katedrale varıyoruz. Biraz gezi, ziyaret ve fotoğraftan sonra limana doğru yürümeye başlıyoruz. Şehrin tam merkezinde bulunan Cristof Colomb Anıtı'ndan sola dönüyoruz ve liman boyunca yürümeye çıkıyoruz. Yolda karşımıza çıkan kocaman böcük :) Bu arada biz bu kocaman heykellerin asıl çok çok fazla olduğu şehirden haberdar olmadığımız için heykeli gördüğümüzde şaşırıyoruz.
Liman. Ne kadar modern ve şık bir görüntü.
Cristof Colomb Anıtı.
Burada Colomb Amerika'yı değil; Akdeniz'i işaret ediyormuş.
Marine'ye geçiyoruz ama bu arada buram buram sıcak çikolata kokusu geliyor bir yerlerden. Dışarıda 3 bayan küçük bir araçta misss gibi waffle ve krep satıyor. Ben, çok fazla özlediğim için waffleyi tercih ediyorum. Mmmmm... Tadı neffis...
Aşağıdaki fotoğraf marina dönüşü çekildi. Muhteşem güzellikte bir marina yapılmış. Sanki bir yelkenli gibi görünüyor. İçerisinde pahalı diye düşündüğümüz ama gayet uygun fiyata hem de denize karşı keyifle yemekler yiyebileceğimiz restaurantlar vardı. Ardından marina içerisindeki outlet mağazalarından alışveriş yaptık.
Grup arkadaşlarımızdan dün akşam gittiklerini, çok eğlendiklerini ve tavsiyelerini duyduğumuz için Plaza de Espana'yı ve orada yapılan ışık gösterisini kaçırmamak adına hemen yola koyuluyoruz.
Ve meşhur cadde La Rambla. Buradaki fotoğrafları Zeynep'ten henüz gelmediği için ekleyemiyorum. Sadece şunları söyleyebilirim: Müthiş derecede canlı, eğlenceli, her daim kalabalık, keyifli, hem alışveriş yapabileceğiniz hem de yemek yiyebileceğiniz, ayrıca müzelerin de bulunduğu müthiş mekan. Hünerlerini gösteren sokak sanatçıları, heykel insanlar, işportacılar, satış yapan işportacılar ve canlılığa hareket katan turistler... Burada o kadar çok vakit geçirdik ki, akşam saat 22:00'de kapanan meşhur La Boqueria'ya gidemedik. Halbuki ünlü gurme Vedat Milör'ün ısrarla tavsiye ettiği mekan buradaydı. Zeynep ve Kemal'le o kadar eğlendik ki vaktin nasıl geçtiğini anlayamadık. Burada artık tamamen eğlenceye kaptırmıştık kendimizi. Acıktığımızı farkettiğimizde saat geceyarısı 24:00'tü. Ve o saatte bile masa bulmakta zorlandığımız bir restauranta giderek afilli bir yemekle gecemizi sonlandırmayı uygun bulduk.
Sabaha karşı otele döndüğümüzde eşimle ortak düşüncemiz; Barcelona'yı istediğimiz gibi gezemediğimizdi. O yüzden ilk fırsatta Madrid ve Barcelona'ya tekrar gelmeyi kararlaştırıyor ve deriiin bir uykuya dalıyoruz.