Kayalar, yapı olarak Kapadokya'ya benziyor, ama oradaki peribacalarından çok çok daha yüksek ve büyük. Ortaçağ döneminde yaşayan hristiyan keşişler bu kayaların üzerine manastır inşa ederek burada inzivaya çekilmişler.
Bu manastırlara giriş 2,00 Euro ve kadınlar mutlaka ama mutlaka orada kendilerine verilen etekliği giymek zorunda.
Bu kayaların oluşumları hakkında kesin bir bilgi yok. Ama muhteşem bir doğa harikası olduğu konusunda herkesin hemfikir olduğunu düşünüyorum.
Manastırın inşa edildiği dönemde yaşayan rahipler, Hz. İsa ve havarilerinin koruması altında resmedilmiş. Yalnız, sanırım daha sonra resim tekrar renklendirilmiş. O günlerden bugüne hem de açık alanda renklerin bu kadar canlı durması pek mümkün değil gibi görünüyor.
Manastıra ait mutfak. Eşyalar o dönemden kalmaymış.
Şarap mahzeni.
Kalambaka ve Meteora gezimizin ardından bir zamanlar Osmanlı gemilerinin durduğu "Paşalimanı" adlı limanı barındıran Pire'ye varıyoruz. Sorumsuz rehberimiz sayesinde yaşadığımız sorunların ardından ancak geceyarısı vardığımız Pire'de geç saatlerde deniz kenarındaki bütün lokanta ve restaurantlar açıktı. Karnımızı doyurduktan sonra biraz kendimize geldik. Ancak, vakit de çok geç olduğu için maalesef ne alışveriş yapabildik ne de gündüz gözüyle görebildik. Gece gördüklerimizle yetinip otelimize döndük. Burada tavsiye edebileceğim; deniz kenarındaki lokantalardan birine girip balık yemeniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Adsız yorumlar yayınlanmayacaktır, teşekkürler...