Geçtiğimiz hafta sonumuzu Kapadokya'da geçireceğimizden bahsetmiştim. Bu gezimizin fotoğrafları tam olarak ancak bugün toplandığından post ve fotoğrafları şimdi yayınlayabiliyorum.
Ankara'da yaşayanlar belki bilirler Ves Turizm adlı firmanı turuna katıldık. Gerek telefonda gerekse yüzyüze görüşmelerimizde bizden güleryüz ve yardımlarını esirgemeyen görevlilere bir de buradan teşekkür edeyim.
Turumuz, geçtiğimiz cumartesi sabahın erken saatlerinde başladı. İlk durağımız Tuz Gölü oldu. Küçükken gördüğüm Tuz Gölü'nün şimdiki hali tamamen içler acısı. Coğrafya dersinde öğrendiğimiz Türkiye'nin 2. büyük gölü olma sıfatını maalesef kaybederek sıralamada 3. sıraya yerleşmiş. Tur rehberimizin söylediğine göre de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan gölle ilgili üniversitelerde yapılan çalışma sonucu gölün tamamen yok olma süresi ancak 5 yıl ötelenebilmiş. Yani, 2015 yılının sonlarına doğru artık Tuz Gölü olmayacak.
Gölün görünüşü hakikaten çok feci. Göl, kurumuş ve yüzölçümü küçülmüş. Her zamanki gibi bakımsızlık ve koruma güdümüzün olmaması nedeniyle ülkemiz bir kayıp daha kazanıyor. Herneyse...
2. durağımız Ihlara Vadisi. Aksaray ilimizde yer alan bu harika vadiye kavuşabilmek için yaklaşık 400 basamak aşağı inmek gerekiyor.
Vadi yaklaşık 14 km boyunca trekking yapılacak muhteşem bir alan. Çok önceden Roma ve Bizanslılar buralarda yaşamış, kilise ve evlerini vadide mağara şeklinde planlamış.
Burada yanlış hatırlamıyorsam günümüze kadar gelebilen 7 adet kilise var. Ağaçaltı, sümbüllü, yılanlı kiliseleri ise bizim gezdiğimiz kiliseler.
Yine kök boyalarla yapılan kilise süslemeleri bu zamana kadar, bulunduğu mekanı da gözönüne alırsak, korunmayı başarmış ve günümüze kadar gelebilmiş. Bu arada Ankara'dan sadece Ihlara Vadisi'ne (Ves'te var mı bilmiyorum ama) trekking turları yapılıyor, bilginize. Ardından, Nevşehir'e varış ve ilk durağımız Derinkuyu'daki Derinkuyu Yeraltı şehri. M.Ö. 3000 yılından beri var olan bu şehirde Hititler de dahil olmak üzere birçok medeniyet bu şehirde yaşamış. Amaçları saldırılardan korunmak olan halk, baca deliği gibi metrelerce yukarıda olan delikler aracılığıyla solunumunu sağlamış. Yerden yaklaşık 85 metre derinde olan bu şehir küçücük kapılar, daracık merdivenler, bir odadan diğerine geçişi önlemek için yuvarlak kirişlerle dolu. Bu kadar küçük yerlerden insanlar nasıl geçmiş, nasıl uzun süre yaşamış, nasıl bunalmamış tahmin etmek çok zor. İşin ilginç tarafı biraz önce bahsettiğim delikler nedeniyle olsa gerek havasız bir ortam yoktu şehrin hiçbir bölgesinde. Her yönüyle muhteşem olan bu şehre astım , kalp ve tansiyon hastaları ile kapalı yerde kalma korkusu olan kişilerin bu şehri görmesi biraz sakıncalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Adsız yorumlar yayınlanmayacaktır, teşekkürler...